بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

أَيَطۡمَعُ كُلُّ ٱمۡرِيٕٖ مِّنۡهُمۡ أَن يُدۡخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٖ ٣٨

Onlardan herkes Naim cennetine konulacağını mı umuyor?

– İbni Kesir

كـَلَّآۖ إِنَّا خَلَقۡنَٰهُم مِّمَّا يَعۡلَمُونَ ٣٩

Hayır. Doğrusu Biz; onları, bilip durdukları şeyden yarattık.

– İbni Kesir

فَلَآ أُقۡسِمُ بِرَبِّ ٱلۡمَشَٰرِقِ وَٱلۡمَغَٰرِبِ إِنَّا لَقَٰدِرُونَ ٤٠

Doğuların ve Batıların Rabbına yemin ederim ki, şüphesiz Biz; gücü yetenleriz.

– İbni Kesir

عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ خَيۡرٗا مِّنۡهُمۡ وَمَا نَحۡنُ بِمَسۡبُوقِينَ ٤١

Ki onların yerine kendilerinden daha iyilerini getirelim. Ve Biz, önüne geçilecekler de değiliz.

– İbni Kesir

فَذَرۡهُمۡ يَخُوضُواْ وَيَلۡعَبُواْ حَتَّىٰ يُلَٰقُواْ يَوۡمَهُمُ ٱلَّذِي يُوعَدُونَ ٤٢

Bırak onları, kendilerine vaadolunan güne kavuşuncaya kadar dalıp oynasınlar.

– İbni Kesir

يَوۡمَ يَخۡرُجُونَ مِنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ سِرَاعٗا كَأَنَّهُمۡ إِلَىٰ نُصُبٖ يُوفِضُونَ ٤٣

O gün; onlar, dikili taşlara doğru koşuyorlarmış gibi, kabirlerden çabuk çabuk çıkarlar.

– İbni Kesir

خَٰشِعَةً أَبۡصَٰرُهُمۡ تَرۡهَقُهُمۡ ذِلَّةٞۚ ذَٰلِكَ ٱلۡيَوۡمُ ٱلَّذِي كَانُواْ يُوعَدُونَ ٤٤

Gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak. İşte bu; onlara vaad olunan gündür.

– İbni Kesir

AYARLAR
Okuyucu